href=http://www.ivmedergisi.com/node/3643>Karanfilköy
Akatlar
Kültür ve Dayanışma Derneği başkanı Şinasi Yalçın ve
ikinci başkanı Çınar Aktaş ve diğer yönetim kurulu
üyeleriyle beraberiz.
Mahallenizin kuruluş sürecinden bahseder
miziniz?
Mahallemiz yerleşime ilk olarak 1940'lı yıllarda
başlamıştır. Uzunca yıllar elektriği, suyu, kanalizasyonu, yolu olmadan
yaşamını sürdürme zorunda kalmış, bu süre
içerisinde merkezi ve yerel iktidarlar tarafından sorunların
çözümüne yönelik çabalar olmamış, hatta
ilgilenmemek gibi bir politika egemen olmuştur. Daha sonraları
özellikle otobanın geçmesiyle birlikte mahallemizin bulunduğu
arsanın değerinden dolayı bir takım çıkar çevrelerinin,
müteahhit gruplarının iştahları kabarmış ve dolayısıyla
mahallemize yönelik çok farklı niyetlerle hareket etmeye
çalışmışlardır. Bu çalışmalarına yerel yönetimleri
de , merkezi iktidarları da ortak etmeye çalışmışlardır.
Mahallemizin sorunlarının çözümüne yönelik,
sıkıntılarının çözümüne yönelik
ihtiyaçtan 1992 yılında derneğimiz kurulmuştur. Mahallemizde
oturan insanların başlangıçtaki geçim kaynağı karanfil
yetiştiriciliğiydi. Bundan dolayı mahallemizin adı karanfilköy
olarak geçmektedir.
Derneğinizin yürüttüğü
çalışmalardan ,elde ettiği sonuçlardan bahseder misiniz?
Duyarlı bir sivil toplum örgütü olarak değerlendiriyoruz
kendimizi. Çünkü derneğimiz ülkemizde gelişen
tüm antidemokratik olayların karşısında duyarlılık gösteren
tavır alabilen bir dernek. Mesela 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
Günü, 1 Mayıs İşçi Bayramı ya da 5 Haziran Dünya
Çevre Günü gibi etkinliklerimiz mahalle derneğimiz
tarafından kitlesel olarak yapılmaktadır. Ayrıca bunun dışında
çeşitli paneller, söyleşiler düzenlenerek mahallemizdeki
oturan arkadaşlarımızın kültürel düzeylerini
geliştirmeye, siyasal bilinçlerini artırmaya
çalışmaktayız.
Mahallenizdeki evlerin az katlı olduğunu görüyoruz.
Nedeni öğrenebilir miyiz?
Bizim mahallemiz başlangıçta insanlarımızın eğitim
düzeyinin büyük oranda düşük olmasına rağmen,
süreç içerisinde eğitim düzeylerini, siyasal
bilincini geliştiren bir mahalle olmuştur. Dolayısıyla temel olarak
çevreye , topluma duyarlı ve saygılı bir mahalle olmaya
çalışmışızdır. Burdan hareketle de çok katlı binaların
ranta yönelik binalar olduğunu oysa bizim mahallemizde insanların
sadece barınma hakkı gibi bir ihtiyacın yerine getirilmesi gerektiği
noktasında insanlarımız büyük oranda ikna edilmiştir. Barınma
hakkı en doğal haktır. Bu barınma hakkımızı kullandığımız
sürece de bize hiçbir yerel ve merkezi iktidar istediği
kadar tavır almaya çalışsın bizi buradan söküp atamaz.
Biz mahallede bunu becerebildik.
Tabii merkezi iktidarların bu noktada mahallemize yönelik
bakışlarıyla bizim mahallede yaşama arzumuz arasında çok ciddi
çelişkiler vardır. Bu çekişkiler son dönemde de kentsel
dönüşüm projesi adı altında mahalleleri yok etmeye,
mahalleleri sürgüne göndermeye çalışan genel bir
politikaya dönüşmüştür. İşte bu noktada biz
çok farklı düşünüyoruz. Biz kentsel
dönüşüm projesine yerel halkın kendi ihtiyaç ve
talepleri doğrultusunda kendisinin ürettiği ve yerel yönetimlerle
ortaklaşa çözüme götürmeye çalışması
gereken bir proje olarak bakmaktayız. Bu projeyle ilgili, kentsel
dönüşüm projesinin yerinde yapılması gerektiği noktasında
biz öncelikle şehir plancıları odası, harita mühendisleri
odası ve mimarlar odasından arkadaşlarımızı buraya davet etmek
suretiyle bu konudaki düşüncelerimizi aktardık. Bizim
düşüncemiz; birincisi buraların bu şekilde- bahçeli, tek
katlı olarak- kalmasını talep etmeyi düşündük. Bunun
çok zor olduğu söylendi; çünkü mevcut
büyükşehir belediyesinin arsaya ve bu yere bakış açısı
çok farklı. İkincisi buranın imar durumu 5,5 kat olmasına rağmen
biz 2,5 katlı, bahçeli, sıra evler şeklinde olan yapılaşmayı
ön gördük. Ve buradaki hiçbir vatandaşımızın
buradan başka yere gönderilmemesi ve burada ne kadar ev varsa
yıkılıp yeniden ama dediğimiz gibi iki katlı, bahçeli ev olmak
koşuyla yapılmasını ön gören bir projeyi geliştirmeye
çalıştık. Ev ve sokak toplantılaıyla mahalle halkına kentsel
dönüşüm projesinde ne yapılmak istendiğini, bizim kentsel
dönüşüm projesine yönelik neler
düşündüğümüzü ve bu konuda mahalle
sakinlerinin katkılarını, önerilerini ve varsa eleştirilerini almak
istedik. Mahalle sakinlerinden de bizim projemize büyük oranda
destek gördük. Derneğimizin yaptığı bu çalışmalar
,projenin haklılık düzeyinin yüksek olması sadece
ülkemizdeki destekle kalmadı, ülke dışından da çok
sayıda desteğin bu projeye ve mahallemizin bu örgütlenme ve
çalışma anlayışına katkıya dönüşmeye başladı.
Gecekondu diyince akla hep yıkımlar, gözyaşları, sıkıntılar
geliyor. Çünkü biz de yaşadık. 1996 yılında bir sabah
kalktığımızda mahallemizin çevresi üç bin polis ve
yıkım ekipleriyle sarılmıştı. Mahallemizde çok ciddi
direnişler, arbedeler, yaralanmalar oldu. Daha sonra çekilmek zorunda
kaldılar. Amaçları o yıkımı gerçekleştirip, buraya
gökdelenler yapmaktı. Direnç gösterip mahallemize bu
tür gökdelenlerin yapılmasına müsaade etmedik. Ama bu
emelleri taşıyan bazı çıkar çevreleri bugünlerde de
aynı şeyleri denemeye kalkıyorlar; ama bizim hazırladığımız projenin
doğruluğu, güzelliği ve İstanbul'un bir deprem kenti
olmasının risklerini de dikkate almak suretiyle yeşil alanların daha
fazla olduğu, betonlaşmanın daha az yoğunlukta olması gerektiği
noktasından hareket ettiğimiz için hem çevreci hem de
yaşanabilir güzel bir alanın yaratılması için önemli bir
adım olarak değerlendiriyoruz. Dolayısıyla İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı da projemize o
anlamda olumsuz yaklaşmıyor. Mevcut arsanın değeri üzerinden
problemlerimiz var. Biz yerel halkın ihtiyaçlarını yerel halkın
önerdiği projeyle yaşama geçirmeyi istiyoruz. Bu noktada yerel
yönetimlerle ortaklaşa belki de alışılmamış bir
çözüm yöntemini deniyoruz. Bu noktada çok
tıkanırsak, olmazsa olmazlarımızı yok etmeye çalışırlarsa
mahallemizi yıkarak gökdelenlere birilerine peşkeş çekmeye
çalışırlarsa 96'da ne yaptıysak gelecekte de onları
yaparız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder